Tuğra-Doğuştan Mahkumiyet
Her insan farklı bir çağda dünyaya gelir. Bunu seçme gibi bir şansımız da yok açıkçası. Her insanlık döneminin de kendine göre farklı yönleri ve özellikleri bulunur. Örnek vermek gerekirse; günümüzde teknoloji çağını yaşamaktayız. Bundan 20 yıl öncesinde şu anda kullanmakta olduğumuz teknolojilerden neredeyse hiçbiri yoktu. Bundan yaklaşık 100 yıl öncesi günümüzle yakından uzaktan benzer bile değildi. Her geçen gün daha da gelişiyoruz ve bu durdurulamaz büyüme insanların yaşamlarını da büyük ölçüde etkilemekte.
Her birey kendi öz iradesine ve yaşamına sahiptir. Kişisel olarak herkes yaşamını, çocukluk döneminden sonra yönetmeye başlar ve kendi yolunu çizer. Fakat bu çizilen yola ne kadar kendimiz karar verdiğimizi düşünsek de içinde yaşamaya mahkum olduğumuz çağdan kurtulamayız. Bir örnekle bunu açıklayalım. Bundan tam 111 yıl önce 1. Dünya Savaşı’nda savaşan bir askeri ve günümüzden herhangi bir genci baz alalım. Sizce o asker, savaşta kan dökmeyi kendi iradesiyle mi seçti? Şimdi şöyle diyebilirsiniz” O zaman asker olmasaydı?”. Evet. O kişi asker olmayı kendi özgür iradesiyle seçti fakat savaşı o seçmedi. O asker bilinçli olmadan kendi iradesi dışında bir savaşa katıldı ve böyle zorlu bir deneyime şahit oldu. Şimdi günümüzdeki gence dönelim. 2025 yılında ortalama bir hayat yaşayan genç kendi iradesi ve bilinciyle hangi mesleği seçtiyse onu yapıyor, arabasıyla işinden evine veya farklı yerlere gidiyor ve bunun gibi birçok eylemde bulunuyor ancak bu eylemleri yapmasını sağlayan teknolojiyi ve imkanları o seçmedi. Doğduğu ve yaşadığı çağın gerektirdiklerine ayak uydurarak hayatını sürdürüyor.
Aynı şekilde biz de bu durumdayız. Her insan doğduğu ve yaşadığı çağın gerektirdiği bazı zorunlu, iyi veya kötü durumlarla karşı karşıya kalır ve bunlarla yaşamaya alışır. Hiçbir insan yaşayacağı dönemi seçemeyeceğinden her insan yaşadığı dönemde bir birey olarak yalnızca kişisel hayatındaki yaptıklarını değil; kendi çağının gerektirdiği hayatları da yaşarlar.
Tuğra Berk 1461
Yorumlar
Yorum Gönder