Kayıtlar

Murat- SESSİZ CİNAYET

Bu yazımda Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı sorusuna bir açıklık getireceğim kendimce. Ahmet burada bir cinayet işlemiş olur. Ahmet Mehmet’in kör olduğunu bildiği halde ve buna ses çıkarmadığı için bir cinayet işlemiş sayılır. Bunu ben kalbi durmuş bir insana zaten ölmüş diyerek kalp masajı veya herhangi bir tıbbi destek yapmamasına benzettim. Ahmet’in bu yaptığı adalet ile ters düşen bir durum ve her ne kadar suçlu olarak gözükmese de aslında bir suçludur. Adalet en kötü olan insanın bile normal bir insan gibi eşit şartlar altında yargılanmasına denir. Sen karşındakini sevmesen de ona bu şekil bir ayrım yapman ve onu ölüme sürüklemen bir suçtur. Devlet en kötüleri bile topluma tekrar kazandırmaya çalışır ve onlara destek sağlar. Ahmet’in ise Mehmet’e karşı yaptığı bu göz yumma bir adaletsizlik simgesidir. Benim adalet konusunda gözlerimi açmamı The Dark Knig...

Zeynep-Kötülük Problemi

 İlk bakışta sadece Tanrı tarafından yapmamızı istenen her şeyin iyi olduğunu çünkü Tanrı’nın merhametli olduğu ve bu merhametinden kaynaklı kötü olan herhangi bir şeyi istemeyeceğini düşünürüz ama bence bu tam olarak da doğru değil.   Evet, Tanrı iyi şeyler buyurabilir lakin bu tanrı istediği için değil o şey etik kurallara uyduğu için iyidir. Tanrı’nın bizim yapacağımız bütün her şeyi önceden bildiği, yaşanabilecek bütün her şeyi sonsuz bir ilim sayesinde bildiğini söyleriz. Lakin o zaman bu yaşanan kötülükler neden? Neden insanlar birbirini öldürüyor? Neden küçük yaştaki çocuklar, masum çocuklar bu duruma düşüyorlar? Bence hiçbiri bunu hak etmiyor. Kimileri bunun da onun sınavı olduğunu söyler ama o zaman nasıl diyebiliriz ki Tanrı istediği için iyidir?  Eğer bir davranış, tutum Tanrı emrettiği için iyiyse o halde tanrı emrederse şu anda “kötü” olarak adlandırdığımız her şeyin aslında iyi de olabileceği anlamına gelmez mi?  “Tanrı’nın emrettiği her şey iyi ol...

Efe-TANRI VE İYİ KAVRAMININ FARKLI İNANIŞLARCA DEĞERLENDİRİLMESİ

 Bence Tanrı insan zekasının anlayamayacağı nitelikte bir varlıktır. İnsanlar Tanrıyı kalplerinde hissederek onu anlamaya çalışırlar. Çünkü insanlar hep arkalarını yaslayacak ve güvenecek bir varlık arayışında olmuşlardır. Bu da insanlar tarafından Tanrının merak edilmesine sebep olmuştur. Bunun sonucunda insanlar tanrının iyi yada kötü olduğunu sorgulamışlardır. Kimisi Tanrıyı kötü olarak ele almıştır, dünyadaki savaşlar, alınan canlar, açlık bu kişilerin Tanrıyı kötü olarak görmesine neden olmuştur. Tanrıyı iyi olarak düşünenlerde onun yarattığı güzellikler ve insanlara bir seçim hakkı sunmasından dolayı onu iyi olarak ele almışlardır. Bence biz tanrıyı yargılayamayız çünkü tanrı kavramını daha kavrayamadık. Tanrının buyurduğu bir şey bence ne tanrı buyurduğu için iyidir nede iyi olduğu için tanrı buyurmuştur. Bence tanrı herhangi bir şeyi iyi yada kötü yaratmamıştır o şey canlılar tarafından yoğurularak ya iyi yada kötü duruma evrilmiştir. İnsanlar bunun en iyi örneğidir. Her şe...

Yağız-İNSAN TERCİHLERİNİN AHLAKA UYGUN OLUP OLMAMA DURUMLARI VE BUNUN NEDENLERİ

 Bu konu hakkında görüşüm bence sayılmaz çünkü, o an orda Ahmet olmasa Mehmet zaten aşağı düşecekti ve orda olduğu için bunu söyleme gibi bir zorunluluğu bence bulunmuyor. Sonuçta orda Ahmet olmasa ve Mehmet aşağı düşse bu bir cinayet sayılmayacak sırf orada o an belki tesadüfi bir şekilde bulunduğunu düşünürsek ve sırf uyarmadığı için Ahmet’in hayatını mahvetmek bana kalırsa çok mantıksız olur. Evet eğer uyarırsa Mehmet düşmeyebilir ve Ahmet’in yaptığı ahlaken doğru olabilir. Bu durum Ahmet’in insani yönünün iyi olduğunu ve kindar olmadığını gösterir. Ama diğer bi ihtimalde belki geçmişte Mehmet Ahmet’e affedilmesinin imkanı olmayan bir yanlış yapmıştır ve Ahmet de bu yüzden bu tarz bir olayın yaşanmasında sesini çıkarıp bir şey dememiştir. Her şeyi özet geçmek gerekirse aralarında ki durum kötü bir durumsa ve Ahmet ona rağmen yardım ederse insanı yönden doğru bi davranış sergiler ama yine de böyle bi zorunluluğu olmadığı için bu tarz bir iyilik yapmayı tercih etmeyip Mehmet’in dü...

Ozan-Akıllı Olmanın Laneti

 Ben akıllı olmanın bir nimet değil tam aksine lanet olduğunu düşünüyorum. Dünyadaki insanlar haric tüm canlılar ya tam bir akılsız olarak yaşıyor ya da bazıları insanlara kıyasla az olsada diğer canlılardan daha zeki olarak yaşıyor. Diğer canlılardan daha zeki yaşayanlara örnek veriyim, mesela bazı yunuslar özellikle zehirli bir balığı ısırıyor onun yaydığı zehirle sarhoş gibi davranıyorlar. Şempanzelere veya maymunlara bakarsak da sigaraya bağımlı olabildiklerini görüyoruz. Daha az zeki olan canlılardan mesela ayılar. Ayılar sadece yaşamak için ihtiyacı olan şeyleri yapıyorlar ve son derece mutlu olduklarına eminim. Su anki bakış açısıyla baktığımızda akılsız olmaktansa yaşamamayı tercih edecek insanlar var, bende kısa bir süre öncesine kadar öyleydim ancak bu konuyu düşündükçe akılsız ve mutlu olmak daha cazip geldi. Bazen etrafı inceliyorum bazı arkadaşlarım var pek zeki değiller. Belli zeki olmadıkları ama bazı zeki insanların hiç olamayacakları kadar mutlular. Onlarla vakit g...

Eda-Özgürlüğün Onurla Buluşması

  Özgürlük ve onurlu bir yaşam ikisini de aynı anda düşününce aslında birbirinden alakasız iki kelime gibi gözüküyor ama aslında birbirleriyle bağlantılı unsurlar. Öncelikle özgürlüğün tanımını kısaca yapacak olursam kişinin başkalarının hakkına girmeden kendi iradesiyle ve kendi kararlarıyla hareket etmesidir. Özgürlük insanın kendi iradesiyle yaşamasını sağlar. Bir insan özgür değilse kendi kararlarını veremez, başkalarının isteklerine ve hareketlerine göre yaşamak zorunda kalır. Oysa onurlu bir yaşam insanın düşüncelerine, kararlarına, vicdanına uygun şekilde yaşayabilmesidir. Baskı altında yaşayan biri, her ne kadar fiziksel olarak varlığını sürdürse de ruhen özgür değildir ve kendi kimliğini ortaya koyamaz, böylelikle bireyin onuru zedelenir. Bu nedenle özgürlük, sadece bir hak değil aynı zamanda insan onurunun temelidir. Çünkü ancak özgür bir birey kendi seçimlerinin ve kararlarının sorumluluğunu üstlenebilir, hayatını ona göre şekillendirebilir ve gerçek anlamda insan olmanı...

Meriç-Düşünmenin Bedeli

 İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik bilinçli olmasıdır. Bu yetenek sayesinde insanlık yüzyıllar boyunca gelişti ve diğer canlılardan üstün sayıldı. Ancak aynı zamanda akıl, bize kaygıları, yalnızlığı ve varoluşsal sorgulamaları da getirdi. Diğer canlılar sadece yaşarken, insan "neden yaşıyorum? ne oldum? ne olacağım?'' gibi sorularla boğuştu.​ Bilinç, insanı geliştirebildiği kadar acı da verebilir. Savaşlar, ölümler, adaletsizlikler gibi durumlar aklın ve bilincin kötü kullanılması sonucu ortaya çıkar. Bu yüzden bazı felsefi  düşünürler bilinci bir tür “lanet” olarak görür. Ama aynı bilinç, empatiyi, sevgiyi ve sanatı da mümkün kılar. Başkasının acısını anlamak, birlikte yaşamak, iyilik yapmak, dünyayı daha yaşanılabilir kılmak da ancak akılla mümkün olur.​ Sonuç olarak, akıl hem bir nimet hem de bir yaradır. Onu nasıl kullandığımız, hangi yöne yönelttiğimiz esas belirleyicidir. Aklı sadece güç elde etmek için değil, sevgiyi ve iyiliği yaymak için kullandığı...

Hilal-Aklın Karanlığı Ve Aydınlığı

 Akıl bana göre insan için hem nimet hem de yaradır nimet olmasının açısından bakacak olursak imkanlarımızı eski tarihlere kıyasladığımızda bu farkı anlayabiliriz örnek olarak tıp imkanları oldukça gelişmiş bir diş muayenesinde bile ağrı sızı hissetmeden dolgu yaptırabiliyoruz aklın yara olduğu durumlara bakacak olursak fazla düşünmeyi örnek verebiliriz fazla düşünmek insanlarda kaygı bozukluğu odaklanamama gibi  sorunlara yol açabilir düşünmenin kontrolsüzleşmesi bana göre kendini kaybetmenin ilk adımıdır kendini kaybeden bir insan neden yaşadığını veya neden doğduğuna anlam veremez günlerini sadece bitmesi için geçirir bu durum daha uç noktalara  yani kendine zarar vermeye kadar bile gidebilir bu yüzden aklımızı doğru ve bir amacı olduğunu bilerek kullanmalıyız.                         Hilal Ateş 964

Naim-Onurlu bir yaşamın sırrı: Özgürlük

 Öncelikle bu soruyu ele alırken ‘özgür bir insan’ kavramını ve ‘onurlu bir yaşam’ kavramını açıklamamız gerekir. Bana göre özgürlük, bir insanın hayatta sahip olabileceği en büyük ve en değerli hakkıdır. Çünkü bir insan hayatını nasıl yaşayacağını kendi rotasını ancak kendisi çizerse hayatını nasıl yaşadığını anlar ve kendisi için hayatını en iyi şekilde yaşamış olur.Peki ‘onurlu bir yaşam’ kavramı aslında neyi ifade eder? Bana göre onurlu bir yaşam insanın öncelikle kendisine saygı duyarak ve doğru, dürüst ve adaletli bir şekilde yaşamasıdır. Çünkü onurlu bir insan kendi çıkarı için yalan söylemez, haksızlık yapmaz. Onurlu yaşamak tabi ki zordur ama onurlu bir insan kolay yolu değil doğru yolu seçer. Gelelim asıl konumuza ‘Neden ancak özgür bir insan hayatını onurlu yaşayabilir?’ Bunu şöyle açıklarım, bir insanın onurlu yaşayabilmesi için herşeyden önce her alanda özgür olması gerekir. Çünkü özgürlük insan için aslında kendi hayatı üzerinde söz sahibi olmasıdır. Eğer bir insan iç...

Beren-Cinayet mi, Vicdansızlık mı?

İnsanlar toplumsal yapının bir parçası olarak birbirlerine karşı bazı sorumluluklar taşırlar. Başkalarının zarar görmesini engellemek insan olmanın en temel ahlaki ve vicdani görevlerinden biridir. Bu olayda Ahmet Mehmet'in ölümünü doğrudan gerçekleştirmemiştir. Cinayet, bir kişinin başka birinin ölümüne bilinçli bir şekilde neden olması anlamına gelir. Ahmet'in davranışı ise eylemsizliktir. Bu nedenle ahlaki açıdan bakıldığında Ahmet'in davranışı yanlış olsa da cinayet sayılmaz. Çünkü o Mehmet' i itmemiş, yalnızca onu durdurmamıştır. Yine de etik açıdan Ahmet'in davranışı savunulamaz. Bir kişinin  bir insanın hayatı tehlikedeyken sırf o insanı sevmiyor diye hayatını kurtarmaması vicdani bir meseledir.  Sonuç olarak, Ahmet'in eylemsizliği bir cinayet değildir ancak büyük bir vicdan eksikliğidir.                                      Beren Yavuz  551

Nur-Kabus

 Bilinç, bence insana verilmiş en büyük kabustur. Düşünsenize iki tane oyuncağınız var birine sadece hayat veriyorsunuz diğerine de hem hayat hem de akıl veriyorsunuz fakat bu oyuncaklardan sadece akla sahip olan yaptıklarından sorumlu tutuluyor. Ama aynı zamanda hayatını kayda değer bir şekilde yaşıyor diğeri ise neden geldiğini bile bilmeyen kayda değmeyen bir hayat sürüyor. Evet burada bir adaletsizlik var ama başka bir yerden bakınca da yaptıklarından sorumlu olan hayatı boyunca hatta öteki tarafta bile ceza alacak.. Peki bence asıl soru şurada başlıyor, buna değer miydi? Sizi bilemem ama bence değmezdi, çünkü bu hayat çok kısa. Bazen keşke bilincim olmasa da yol kenarında ki çiçek olsam diyorum, sessiz sakin yapman gereken bir şeyin sadece polenleşmek olduğu bir hayat. Bilinç bu derece bir cezadır insana. Bunun farkına varmayan insanların vurdumduymaz daha da betimlersem bilinci olan fakat hala daha farkına varmayanlar olduğunu düşünüyorum, aynı zaman da bu insanların onurlu b...

Alime-Kurtarmamak da Öldürmek midir?

  "Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet'in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?" Sayılmaz. Cinayet bir canı yok etmek demektir. Ahmet, Mehmet'in canını almıyor. Sadece Mehmet'ten hoşlanmadığı için Mehmet'i kurtarmıyor. Bu cinayet tanımına uymuyor, cinayetten çok farklı bir şey. Ahmet; Mehmet'i uçuruma götürmemiş, uçurumdan itmemiş, orada uçurum olup olmadığı hakkında bilgi vermemiş. Eğer "Orada uçurum yok, yürümeye devam et, rahat ol." tarzı bir şey söyleseydi cinayet işlemiş olurdu. Ahmet'in kaderi düzeltmeyi seçmek yerine susması tabii ki çok çok kötü bir şey. Birinden ne kadar nefret edersen et birinin ölümüne göz yummak kimisi için cinayet bile sayılacak derecede kötü. Ama burada Ahmet'in Mehmet'ten niye nefret ettiği de önemli belki sevdiği birinin ölümüne neden olmuştur. Gerçi kör biri nasıl yapar bilemem de yapmıştır belki. Şu kesin: Ahmet...

Hatice-Nimet mi, Yara mı?

     Akıl insanları diğer canlılardan ayıran bir nimet olarak görülür. Fakat bence akıl insanlar için hem bir nimet hem de bir yaradır.       Akılları sayesinde insanlar yüzyıllar boyu gelişmişlerdir. Kimi zaman akıllarını diğer canlılardan kurtulmak için kullanmışlardır, kimi zaman yerleşim yerleri yapmak, kimi zaman da düşünmek ve fikirler üretmek için kullanmışlardır. Yeni şeyler üretmiş ve günümüze kadar çokça gelişmişlerdir. Bu yönden bakıldığında akıl bir nimet gibi görünür. Ancak aklımız ile bunca güzel şey yapılabilse de, bu dünyada aklını kötü amaçlarla kullanan insanların olmadığı anlamına gelmiyor. Her iyi şeyin bir de kötü yanı vardır. Bunun gibi önemli bir nimetin kötü yanı ise insanların akıllarını kötü amaçlarla kullanmasıdır.   İnsanlar bu değeli nimeti doğayı ve insanları zehirleyecek maddeler üreterek veya  milyonlarca canlının ölümüne sebep olan silahlar icat ederek kullanıyorlar. Ya da daha küçük bir örnek vermek gerekirse...

Elifnur-Uyum İçinde İnsan

 Bunu bilmek için önce aklın ve bilincin ne olduğunu bilmemiz gerekir. Akıl organizmayı faydaya yaklaştıran, zarardan uzaklaştıran sistemdir. Organizma ise somut beden ile soyut ruhun toplamıdır. Dolayısıyla akıl tüm canlılarda olan bir sistemdir. Akıl faydaya yaklaştırarak kişinin dününden daha iyi olmasını sağlar. Bu şekilde de insan kendini geliştirir. Kendisini geliştiren insanlar karşılarına çıkan sorunlarda doğru tepkiler verirler. Eğer akıl olmazsa insanlar fark etmeden yanlış seçimler yapabilir. Kişi zarara daha çok yaklaştığından hayatı zamanla kötüye doğru ilerler. Bir insan havlayan bir köpek gördüğünde kendini korumak için kaçar. Bunu aklı sayesinde yapar. Akıl bilinç dışı bir sistemdir.  Bilinç; ruhun karar verme mekanizmasıdır. Bilinç, değerlendirmenin yapıldığı bilginin işlendiği yerdir. Kişi dışarı çıkarken hangi ayakkabıyı giyeceğini bilinci ile seçer. Okula giderken hangi yolu kullanacağına bilinci karar verir. Bilinç insanın bilgiyi kontrol edebildiği yerdir...

Tuğra-Uçurumun Derin Sessizliği

 Bazı hikayeler vardır, anlatmak istemezsin; çünkü içinde karanlık bir ağırlık taşırlar, boğar, sıkıştırırlar. O hikayeler insanın ruhunda iz bırakır, geceleri uykularını kaçırır. Ahmet, kör olduğunu bilen Mehmet’in uçurumun kıyısında yürüdüğünü görür. Hiçbir şey yapmaz. Hoşlanmaz Mehmet’ten. Göz yumduğu o an, sadece Mehmet’in düşmesine izin vermek değildir aslında. Ahmet, içinde büyüyen bir karanlıkla yüzleşir. Bu karanlık, sadece bir anlık bir kararın değil, yılların birikimi, içine saklanmış öfkenin, kırgınlığın ve soğukluğun yansımasıdır. Peki, bu bir cinayet midir? Bu soru, Ahmet’in zihninde yankılanır, ama cevap kolay değildir. Ahmet’in gözünde Mehmet, artık sadece bir düşman, bir sevimsizdir ve düşmanının acı çekmesini izlemek, insanlık dışı bir tatminle karışır. Bu tatmin, insanoğlunun en karanlık dürtülerinden biridir. İnsan doğasının en karanlık yanlarından biri, bazen başkasının acısında kendi gücünü hissetmektir. Onu durduracak ses, onu engelleyecek güç yoktur Ahmet’te ...

Doruk- Acaba bir şey, Tanrı istediği için mi iyidir, yoksa o, iyi olduğu için mi Tanrı tarafından buyurulmuştur

Bence bu soru baya kafa karıştırıcı ama aynı zamanda mantıklı bir sorgu. Bir şey Tanrı istediği için mi iyidir, yoksa zaten iyi olduğu için mi Tanrı onu ister? Benim düşünceme göre, sadece “Tanrı istedi” diye bir şeyin iyi olması pek doğru değil. Çünkü o zaman insanın vicdanı, aklı falan devre dışı kalıyor gibi olur.     Ama öte yandan “iyi olduğu için Tanrı ister” dersen de sanki Tanrı’dan bağımsız bir iyilik varmış gibi oluyor. Bu da kulağa garip geliyor. Yani ikisinin de tam olarak doğru olduğunu düşünmüyorum.     Bence iyilik hem inançtan hem de insanın içinden gelir. Sadece kurallara uymakla iyi olunmaz. İnsan kendi içinde de “Bu gerçekten doğru mu?” diye sormalı. Tanrı da bence insanın böyle düşünmesini ister zaten. Körü körüne inanmak yerine, nedenini anlayarak inanmak daha değerlidir.     Sonuç olarak, bu ikilem bana gö re cevaptan çok düşünmeyi öğretiyor. Herkes kendi içinde doğruyu bulmalı bence.               ...

Birsu- İnsanı İnsan Yapan Akıl: Yara mı, Yarar mı?

 Bazen kendi kendime düşünüyorum: akıl gerçekten bir armağan mı, yoksa bizi yoran bir yük mü?  İnsan aklı sayesinde her şeyi sorgulayabiliyor, düşünebiliyor, karar verebiliyor. Ama bazen de tam bu yüzden huzurunu kaybediyor. Bu yüzden bana göre akıl hem bir nimet, hem de bir yara gibi. Çünkü akıl, bizi diğer canlılardan ayıran en büyük özellik olsa da, aynı zamanda bizi en çok zorlayan şeydir. Akıl olmasaydı muhtemelen hayat çok daha basit olurdu. Belki yanlış yapardık ama neden yaptığımızı sorgulamazdık. Oysa şimdi bir hata yaptığımızda “keşke öyle demeseydim, keşke farklı davransaydım” diye düşünmeden edemiyoruz.  Bu bir yandan güzel çünkü insan hatalarından öğrenir, olgunlaşır. Ama diğer yandan da zor, çünkü insanın zihni hiçbir zaman tamamen susmaz. Akıl hep bir şeyleri düşünür, plan yapar, endişe eder. Belki de bu yüzden “akıllı insanın derdi bitmez” derler. Bence akıl, insanı özel yapan şeydir. Düşünebilmek, hayal kurmak, anlam aramak, üretmek... Bunların hepsi aklı...

Kaan- HATA KİMDE?

 Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağı yuvarlanmasına göz yumuyor.  Bana göre Ahmet’in burada bir suçu yok çünkü Mehmet’e herhangi bir müdahale ya da yönlendirme yapmamıştır. Bence bunun bir cinayet sayılabilmesi için bir temas veya yönlendirme olması gerekir. Benim için Ahmet’in Mehmet’i durdurmaması da bir suç değil vicdan meselesidir. Böyle bir durumda suç ve vicdanı aynı kefeye koyamayız. Bunun suç sayılabilmesi için bence iki kriter vardır: ilki Ahmet’in Mehmet’i ittirip ittirmemesi, ikincisi Ahmet’in Mehmet’i uçuruma yönlendirip yönlendirmemesidir. Bu iki kriterden herhangi birinin yaşanmamış olması da Ahmet’i bence masum yapar. Bu bir cinayet değil Mehmet’in hatasıdır çünkü nereye doğru gittiğini bilmemektedir. Kör olup olmaması bir şeyi değiştirmez çünkü yanında herhangi bir kimse olmadan evinden dışarı çıkması ya da dışarıda yalnız bırakılması zaten normal bir şey değildir. Bu sorumluluğu üstlenec...

Eylül-Akıl Nimet Midir Yara mı?

 İnsana verilen en büyük nimet akıldır. İnsan düşünen bir varlık olması sebebiyle diğer canlılardan ayrılır. Bu düşünebilme yetisinde akıl sayesinde icra eder. Hayvanlar yaratılıştan beri aynı ilkellikle devam ederlerken insanlar akıl sayesinde günümüz modern çağında bambaşka bir oluşum içindedir. Bu büyük bir evrimdir. Bu açıdan bakıldığı zaman evet akıl İnsana verilmiş en büyük nimettir diyebiliriz. Doç. Dr. Nusret Taş bir makalesinde akıl kelimesini iki farklı açıdan inceleyerek Kuran  kavramları sözlüğünde akıl kelimesinin anlamını 'engellemek, alıkoymak, bağlamak' olduğuna atıf yapmıştır. Şimdi o halde duruma başka bir perspektiften bakacak olursak insanı sınırlayan özgürlüğüne ket vuran şey akıl mıdır? İnsan aklı ile doğruyu yanlışı ayırt edebilme, iyi ve kötünün farkına varabilmesi onu bir çok şeyden korurken  özgürce hareket etmesinin önündeki bir engeldir. Akıl sınırlarımızı zorlamanın önünde bir engeldir.  Akıl yaşamı daha anlamlı kılarken aynı zamanda görü...

Defne-Susmanın Suçu

 Bir cinayet neyle işlenir? Ellerinin kan, silahının yerde olması mıdır bizi haksız çıkaran? Bir eylem mi olması gereklidir yargılanmamız için? Ya bir suskunluk bir yaşamı saklarsa iki dudağının arasında. Kurşun sesi değil ağaçların yaprak sesi, rüzgarın fısıltısı da bazen bizi korkutmaz mı? Hele ki ikisinin de sonu karanlıksa, o kurşun sesi ecelin haberini verirken sessizlik beklemediğin anda seni vurur. O silahı eline alırken de bir tercih yaptıysan susarken de aslında en büyük tercihi ve hatta en büyük acizliği yapmışsındır belki de. Susmakta bazen yüksek sesle çığlık atmak kadar gürültülü bir eylemdir. Burada ise bir cinayet silahı olarak karşımıza çıkmıştır    Peki gerçekten bir cinayet mi? Kime göre neye göre? Ahmet burada bir eyleme geçmiş midir yasalara göre? Ne itme var, ne de bir saldırı. Ama Mehmet her uçuruma doğru hareketinde aslında Ahmet’in eylemsizliği bunu cinayet değil vicdanının en büyük lekesi haline getirir. Yasalar önünde eylemsiz yani suçsuz olarak ...

Ilgın- AKIL VE BİLİNCİN İKİ YÜZÜ

  Akıl ve irade insanın düşünebilmesini, çevresini anlamasını ve problem çözebilmesini sağlayan en önemli iki yetenektir. Bu yüzden çok büyük nimetlermiş gibi görünür. Peki akıl ve bilinç bizim için gerçekten nimet midir? Aklın bize kazandırdığı diğer yeteneklerden bahsedelim. Akıl bizim düşünmemizi, karar vermenizi ve etrafımızın farkında olmamızı sağlar. Ama kazandığımız farkındalık sayesinde varlığımızın farkına varırız, ölümü sürekli olarak hatırlarız. Bu da insanların bunalmış hissetmelerine hatta gerçeklik algılarını yitirmelerine bile sebep olabilir. İrademiz sayesinde de özgürce kararlar verebiliriz. Ama iradenin ve aklın bir yara mı nimet mi olduğu oldukça değişken bir durumdur. Bu konu üzerinde Batman ve Joker'den örnek vermek istiyorum. Batman kötülüklere karşı şehrindeki insanları korumaya hayatını adamış bir karakterdir. Fakat Joker, Batman'in aksine şehirde kaos ve karışıklıklar yaratmayı seçer. İkisi de özgür iradeleriyle bu seçimleri yapar. Ama Batman'in ada...

Eylül- Tanrı ve İyilik Arasındaki Bağ

 Bence iyilik ya da kötülük, Tanrının istediğinden bağımsız şekilde var olup, evrenseldir. Yani bir şeyin iyi olması, sadece Tanrı öyle istediği için değil; zaten doğası gereği iyi olduğu için iyidir. Tanrı, bu iyiliği fark eden ve insanlara bildiren yüce bir varlıktır. Kısaca, Tanrı’nın bir şeyi buyurmasının nedeni, o şeyin gerçekten doğru veya adil olmasıdır. ‎Eğer “bir şey Tanrı istediği için iyidir” deseydik, o zaman Tanrı ne isterse onu iyi sayardık. Bu da bence pek mantıklı olmazdı, çünkü o zaman Tanrı kötülüğü bile emretse, biz onu “iyi” kabul etmek zorunda kalırdık. Bu durumda “iyilik” kavramının kendi anlamı kalmazdı; tamamen Tanrı’nın keyfine bağlı olurduk. Oysa iyilik, merhamet gibi kavramlar, insan aklıyla da anlaşılabilecek kavramlardır. İnsan, vicdanı ve aklıyla bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu kavrayabilir. ‎Bu yüzden bana göre Tanrı, iyi olanı emreder çünkü o şey zaten iyidir. Yani iyiliği Tanrı belirlemez, ama o şeyin iyi olduğunu doğrular. Tanrı, insanlara iyiyi ...

Ege-"Tanrının Bir Şeyi İyi Kabul Etmesi"

Bence bir şey tanrı istediği için iyidir. Çünkü; Evrende bir şeyin iyi olduğunu fark edip o şeye iyi demek tanrı için uygun bir davranış gibi gelmiyor. Sebebi de tanrıyı yargıyı koyan yaratan olarak biliriz, o ne derse o öyledir, öyle olduğu için o demez. Örneklerle desteklemek isterim; Mesela kurban ibadeti yoksulları doyurur ancak bazı kişiler içinse yoksullar başka şekilde de doyurulabilir, hayvanın öldürülmesine gerek yoktur. Bu düşünceye sahip biri için tanrının iyi dediği onun için değildir.  Bir şey iyi olduğu için tanrı onu buyurmuş olsaydı herkes için iyi gelmesi gerekirdi.  Belki de aslında herkes için iyi olan odur ama iyi olmadığını düşünenler bunu idrak edemiyordur, bu da ele alınması gereken başka bir konuyu doğurur.                                   Ege Alp ÇELİK - 1498

Esuhan- LÜTUF MU, LANET Mİ? İNSAN AKLININ İKİ YÜZÜ

Akıl veya bilincin insan türü için bir yara veya nimet olup olmadığını yorumlamak için öncelikle insanda bu aklın ne anlama geldiğini, insanın bu akıl ile neler yapabileceğini ve bu aklı nasıl kullandığını göz önünde bulundurmak durumundayız.  Akıl, insanı hayvandan ayıran, insanı doğada başıboş, işlevsiz bir nesne olmaktan çıkaran ve insana isteklerini gerçekleştirmeyi vadeden muazzam bir güçtür.  İnsan bu aklı kullanarak hayvanlardan farklı olarak dürtülerine karşı koyabilir, seçimler yapabilir, sorgulayabilir, düşünebilir, harekete geçip hayatın iplerini kendi eline alabilir hatta kader denen algıyı bile değiştirebilir. Bu, bize özgür bir iradeye sahip olduğumuz hissini verir ki, bu his bile başlı başına bir lütuftur. Ancak biz insanlarda var olan bu güzel nimetin iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da bulunur.  Örneğin aklın sürekli sorgulama ve analiz etme eğilimi, insanı bir güvensizlik ve anlamsızlık duygusuna sürükleyebilir. Herkes için basit olarak görülen şüphe...

Arda- Özgürlük ve Onurlu Yaşam Arasındaki İlişki

 Özgürlük, insanın kendi kararlarını dış baskılardan etkilenmeden alabilmesidir. Felsefede özgürlük, insanın aklını ve iradesini kullanarak kendi yaşamını belirlemesi anlamına gelir. Onurlu bir hayat ise, insanın değerlerine, inançlarına ve vicdanına uygun bir şekilde yaşamasıdır.  Bir insan özgür değilse, kendi düşüncelerine göre davranamaz ve başkalarının isteklerine göre yaşamak zorunda kalır. Bu durumda, yaptığı eylemler gerçekten “kendisine ait” olmaz. Özgürlük olmadan, insan sadece başkalarının yönlendirdiği biri haline gelir.  Filozof Immanuel Kant, insanın değerinin onun özgür iradesine dayandığını söyler. Ona göre ahlaki davranış, ancak özgürce seçildiğinde anlamlıdır. Bu yüzden bir insan, kendi iradesiyle doğru olanı seçtiğinde gerçekten onurlu bir yaşam sürer.  Sonuç olarak, insan özgür olduğu sürece kendi kararlarını verir, sorumluluk alır ve kendi yaşamının anlamını oluşturur. Bu da ancak özgür bireylerin onurlu bir hayat yaşayabileceğini gösterir. ...

Eslem- “Ahmet’in Sessizliği: Cinayet Sayılır mı?”

 Ahmet’in kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görmesine rağmen onu uyarmaması, ahlaki ve hukuki açıdan farklı değerlendirilebilir. Ahmet Mehmet’e fiziki olarak temas etmediği için hukuki açıdan bu cinayet sayılmasa da, ahlaki açıdan durum böyle değildir. Kant’a göre ahlaki eylem “iyi irade” ve “ödev” kavramlarıyla açıklanır. Ona göre iyi irade, insanın aklıyla her koşulda doğru olarak kabul edilebilecek ilkelere göre davranmayı seçmesidir. Ödev ise insanın arzu ve isteklerinden bağımsız olarak onu ahlaken iyi olan davranışa yönelten vicdani buyruklardır. Yani ödev, evrensel ahlak yasasını temelini oluşturur. Ahmet’in yaptığı davranış, Evrensel Ahlak Yasası’na da aykırıdır. Ahmet’in bilerek sessiz kalması, onu ahlaki açıdan suçlu duruma sokmuştur.    Hukuki açıdan, Ahmet’in davranışı doğrudan “cinayet” olarak tanımlanamaz. Ancak etik ve ahlaki açıdan baktığımızda, Ahmet’in eylemsizliği en az aktif bir kötülük kadar sorumluluk taşıdığını gösterir. So...

Bahar- Bağımlı Ruhlarda Onur Filizlenmez

 Bence insanın özgürlüğü seçim yapabilmesi, verdiği kararlar ve aldığı sorumluluklardır. Özgürlükleri sayesinde ulaşamayacakları başarı yoktur. Engelleri aşma potansiyelleri olduğunun farkındalardır ve gelecekleri için daima iyi şeyler yapıp, başarırlar. Ancak yanlış bir seçim yaptıklarında özgürlüklerinin kısıtlanıp vicdanen ya da yaptırım olarak artık eskisi kadar “özgür” olamayacaklarını bilirler. Böylece ya daha da onursuz bir yaşama sürüklenirler ya da yeniden “özgür” hissetmek için ellerinden geldiğince onurlu davranırlar. Mesela bir çiftlikte ailesi ve insanlık için sebze, meyve ve süt üreten bir çiftçi kendi alanında özgürce düşünüp hareket edebilir. Aynı zamanda ürünlerini sattığında insanlığın en temel ihtiyacını karşılamamızı sağladığı için onurlu bir kişi olur. Öte yandan hırsızlık yapan biri toplumun hor görmesi veya baskılamasından dolayı özgür değildir. Zaten gece başını yastığına koyduğunda içini bir korku, bir endişe ve bir huzursuzluk kaplar bu onu kendi dünyasınd...

Nazlı- Canlı Varlığına Tehdit

 Günümüzde karşı karşıya olduğumuz üç büyük sorundur: yoksulluk, pandemi ve çevre krizi. Her birimizin hayatını doğrudan etkiler. Bu sorunlar arasında çevre krizinin düzeltilmesi zor olan sonuçlar oluşturduğunu gözlemleyerek söylenebiliriz.   Yoksulluk, TDK’de ülkedeki insanların gelir düzeyi anlamında eksik şekilde yaşamalarına sebep olan durum olarak ifade edilmiştir. Yoksulluk sorunu ekonomik sistemler ilgilidir. Çevre krizine nazaran daha kolay çözülebilecek bir problemdir. Devlette ileri gelen kişilerin politikaları, toplumsal dayanışma ve ekonomik reformlarla bu sorundan kurtulmak kolaylaşır. Pandemiler ise herhangi bir salgının ülkeler arasında yayılıp, birden fazla ülkeyi etkisi altına almasıyla oluştuğu yine TDK’de tanımlanmış. Belirli bir süre içinde etkisini gösterir ve tıbbi gelişmeler sayesinde ise kontrol altına alınabilir. Hep beraber şahit olduğumuz COVID-19'da olduğu gibi, tıbbi gelişmeler sayesinde yaşanan kriz azaltıldı.   Çevre krizi ise bu i...

Alpgiray- HİÇBİR ŞEY YAPMAMAK DA CİNAYET SAYILIR MI?

Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’ in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı? Evet, Ahmet bir cinayet işlemiş olur. Kör olduğunu bildiği Mehmet’in uçurumdan sürüklenmesine sesini çıkarmayarak, onun ölmesine sebep olduğu için bu bir cinayet sayılır. Sırf hoşlanmadığı için nereye gittiğini göremeyen belki onu uyarsa o uçurumdan düşmeyecek olan bir insanı öldürmüştür. Öldürmek için illaki tutup kendi ellerinizle o kişiyi öldürmeniz gerekmiyor, sizin kendi iradenizle verdiğiniz kararlar sonucunda da birisi ölürse o kişiyi siz öldürmüşsünüz demektir. Çünkü, onun geri kalan hayatı sizin kararınıza bağlıdır. Onun hayatı sizin elinizde ve size göre sadece iyi ya da kötü bir karar olabilir ama o kararınız o kişinin her şeyidir. Bundan sonraki geçireceği ömrü sizin vermiş olacağınız bir karara bakar, siz istemeyip o hayatın orada hemen bitmesini sağlayabilirsiniz, ama yaşamasına izin verip onun belki 40 50 sene ...

Şira-Tanrı ve İyilik - Tanrı'nın Ahlak Görüşü Var Mıdır?

Felsefe tarihinin en büyük ahlak sorularından biri: "Acaba bir şey, Tanrı istediği için mi iyidir? Yoksa o iyi olduğu için mi Tanrı tarafından buyurulmuştur?" Sözünü açıklığa kavuşturmak mümkün müdür? Bu söz Sokrates ve Euthyphron arasındaki diyaloğun ahlaki meselelere uyarlanmış halidir. İlk olarak Tanrıyı her şeye gücü yeten, mutlak iyi ve mükemmel bir Tanrı olarak baz alacağım ve soruları inceleyeceğim.  İlk temel soru:  • "Acaba bir şey Tanrı istediği için mi iyidir?..."  Buna göre iyiliğin ölçüsü Tanrıdır ve iyilik tanrıdan gelir, yani tanrı neyi emrettiyse o iyidir anlamına gelir. Ama burada düşünürlerin karşılaştığı iki sorun ortaya çıkar: • Eğer tanrı yarın "öldürmek iyidir" deseydi, o zaman öldürmek iyi mi olurdu? • Eğer "iyi" tamamen Tanrı'nın keyfi kararına bağlıysa, iyilik rastgele bir şeye mi dönüşür?  Sorunları ortaya çıkmıştır. İlk olarak bu sorunlara açıklık getirerek ikinci temel soruya geçeceğim. Eğer Tanrı gibi yüce bir var...

Nehir-Yara Açan Nimet

 Bizi hayvanlardan ve diğer varlıklardan ayıran şey, aklımızı kullanabiliyor olmamızdır. Doğayı, evreni, insanı, olayları anlamak ve yorumlamak, bizim için bir artı gibi gözüküyor; ama bence bu, aynı zamanda büyük bir yara. Evet, aklımızla ve mantığımızla hareket edebiliyor olmak güzel; fakat çok düşünmek, her şeye mantıklı açıklamalar getirmek, merakımızı giderme isteği bizi az da olsa yıpratıyor. Düşününce, aklımızı kullanmamız gereken tek şey matematik ya da günlük hayattaki “Nasıl su içerim?”, “Nasıl para kazanırım?” gibi sorular değil. Daha doğrusu, bu tarz soruların dışına çıkmak aslında büyük bir nimet. Ancak bu sorulara cevap aramak ve istemediğimiz cevaplarla karşılaşmak, büyük bir yara. Belki de yanılıyoruz. Düşünen ve düşünmekten deliren insanlara üzülüyoruz; ama o insanlar toplumun sorularına cevap bulmak için deliriyor ya da öyle sanılıyor. Kendilerine yara açıyorlar ve bunun sonucunda bir nimet elde ediyorlar. Aklımız, bize kullanmak için bir nimet olarak verildi ve b...

Ali Baran-Akılla Isınmak Mı, Yoksa Yanmak Mı?

 İnsanları diğer canlı türlerinden ayıran en ayırt edici özellik akıldır(veya bilinç).İnsanlık aklın ateşiyle ısındı. Mağaralarından çıkıp medeniyetler kurdu ve aynı ateş savaşlar başlattı doğaya zarar verdi ve bizi yalnızlaştırdı. peki bu ateş bizi aydınlatan bir ışık mı yoksa bizi içten içe yakan bir yangın mı? Akıl sayesinde •Bilim ve teknoloji gelişti, yaşamımız kolaylaştı, yaşam kalitemiz arttı. •Sanat ve felsefe doğdu, mental olarak bizi olumlu yönde etkiledi. •İnsan hakları, özgürlük gibi kavramlar ortaya çıktı. Ve aynı akıl sayesinde •Savaşlar planlandı, insanlar öldü •Doğa tahrip edildi, canlıların ekosistemleri bozuldu •Yalnızlaştık, bizi varoluşsal krizlere sürükledi Bu çelişkileri görmezden gelmek mümkün değil fakat burada görüyoruz ki sorun akılda değil kimin nasıl ve ne amaçla kullandığı, aklı bizim için bir nimet veya bir yara yapıyor. Sonuca bakıldığında akıl bizim için bir nimettir tabii kullanmayı bildiğimiz zaman. Siz bir ateşi ısınmak yemek yapmak içinde kullana...

Kayra- Aklın iki yüzü

İnsanı insan yapan en belirgin özellik akıldır. Akıl, bizi diğer canlılardan ayırır; düşünmemizi, öğrenmemizi ve çeşitli konular üzerinde fikir üretebilmemizi sağlar. Bu yetenekler sayesinde bilim ve sanat gelişmiş, pek çok hastalığın çözümü bulunmuş ve insanlık tarih boyunca ilerleme kaydetmiştir. Akılın bu faydaları, insanı evrende benzersiz kılar. Buna karşılık akıl aynı ölçüde zararlar da getirmiştir. Akıl sayesinde insan, doğayı ve kendi sınırlarını diğer canlılardan daha iyi kavrar; ancak ölümün farkına varmak gibi ağır bir bilince de ulaşır. Bu farkındalık kaygı, endişe ve korku gibi duygularla birlikte gelir ve insanların yaşamına derin bir acı sokabilir. Diğer canlılar acı çekerler ama genellikle bu acının nedenini sorgulamazlar; insan ise çektiği acının nedenini bilme, anlamlandırma çabası içindedir. Bu durum yalnızlık, varoluşsal kaygı ve çeşitli psikolojik sorunlar doğurabilir. Sonuç olarak akıl iki yönlüdür: hem nimettir hem de yara. Bilinçaltını ve iç çatışmalarını kontro...

Asrın- Vurdumduymaz mı, Katil mi?

 Ahmet, Kör olduğunu bildiği Mehmet’in uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlamasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?  Eğer şahsi olarak bana sorulacaksa, evet. Ahmet cinayet işlemiştir. Çünkü cinayet, benim fikirlerime göre yasaların belirlediği bir insan öldürme işlemi değil ama ahlaki olarak, birisinin hayatını kendi güvenliğini korurken kurtarabilecek iken ona göz yumup bir canın kaybolmasına izin vermektir. Eğer, cinayet sadece yasalara göre olsaydı, yasaların olmadığı bir sistemde birini öldürecek olsaydım, bir katil olmaz mıydım? Tarihi olarak cinayetin yasal olarak kabul edildiği durumlarda vardı, Nazi Almanya'sında soykırım sistematik idi. Peki bu bilgi bir SS Subayının katil olmasını engeller mi? Ülkesinin yasalarına göre yaşıyor, emirlere uyuyordu. Ama ahlaki olarak, kesinlikle, katilden çok daha ileri sayılabilecek bir canavardı. Ancak bu başka bir soruyu kafanızda açıyor olabilir, ülkesi için savaşan bir asker katil midir? İşte bu so...

Sümeyye-İyiliği Kim Belirler?

Acaba bir şey Tanrı istediği için mi iyidir, yoksa o iyi olduğu için mi Tanrı tarafından buyurulmuştur?    Bu sorunun cevabı net değildir; bu yüzden çeşitli ihtimaller içerir. Birinci ihtimal: Bir şey Tanrı istediği için iyidir. Her şey Tanrı’nın kontrolü altındadır. İyi ve kötüyü belirleme hakkı da Tanrı’ya aittir. Tanrı bir şeyi istediği anda, o şeyin doğru olacağı kesindir. Eğer iyi olana Tanrı karar vermeseydi, iyilik kavramı Tanrı’dan bağımsız olurdu. Bu da Tanrı’nın mükemmel bir yaratıcı olduğu düşüncesiyle ters düşer. Bu yüzden iyi olana Tanrı karar verir. Bizim aklımız sınırlıdır ve Tanrı’nın bizim için istediği, iyi olan her şeyi her zaman anlayamayabiliriz; fakat bu, onun bizim için kötü olduğu anlamına gelmez. Sonuç olarak, bir şeyin iyi olmasının nedeni, Tanrı’nın o şeyin iyi olmasını istemesidir. İkinci ihtimal: Bir şey iyi olduğu için Tanrı tarafından benimsenmiştir. Bu görüşe göre iyilik Tanrı’dan bağımsızdır; yani bir şey iyi olduğu için Tanrı onu ister. Tanrı ...

Su-Cinayet

  Bence kesinlikle cinayet sayılır çünkü Ahmet önünü görmediği için kendi yapacaklarından o değil onu görenler sorumlu sayılabilir. Uçuruma yürüyüp oradan düşmesi kendi sorumluluğuna sayılmaz. Elbette kendi yürüyor kendi oraya ilerliyor fakat uçurumu görebilse oraya yürür müydü? yürümezdi tabii ki .Fakat Mehmet'in Ahmet'in öleceğini bile bile susması ve Ahmet'e hiçbir şey söylememesi ne kadar doğru bir davranış olur. Bir insanı sevmesek de ondan nefret etsek de karşımızdaki insanın ona engel olabilecek bir engeli olması onun ölümüne göz yumacağımızı anlamına gelmez. Demek ki Mehmet Ahmet'in gözleri görüyor olsa ve Ahmet Mehmet'in önünde olmuş olsaydı hiç düşünmeden aşağıya itecekti. Ahmet'in kendi düşmesi veya Mehmet'in onu itmesi arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum bu nedenle Mehmet'in yaptığı bu davranışın cinayet sayıldığını düşünüyorum.                           Su Karakoyunlar 1365        ...

Umut-Ahmet'in Suçu Var Mı?

Ahmet’in kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görmesine rağmen onu uyarmaması ahlaki ve hukuki açıdan oldukça tartışmalı bir durumdur. Burada Ahmet’in  doğrudan  Mehmet’e zarar vermemesi ilk bakışta onu “katil” yapmıyor gibi görünse de olayın derininde ciddi bir sorumluluk yatmaktadır. Çünkü Ahmet durumu fark etmiş tehlikeyi bilmiş ve müdahale edebilecek durumda olmasına rağmen hiçbir şey yapmamıştır. Bu bilerek bir insanın ölümüne neden olmak anlamına gelir. kişi, eylemsiz kalarak birinin ölümünü bilerek engellememişse, bu da bir çeşit kasten öldürmedir. Özellikle Ahmet’in Mehmet’in kör olduğunu bilmesi ve düşeceğini açıkça fark etmesi, onun bilinçli bir şekilde sonucu kabullendiğini gösterir. Ahlaki yönden bakıldığında ise durum çok daha net. Bir insanın ölümünü bile bile izlemek, insani değerlere Asla Sığmaz. Kısacası, Ahmet’in davranışı hem vicdani hem de hukuki olarak bir cinayetle eşdeğer kabul edilebilir. Her ne kadar eliyle itmemiş olsa da, harek...

Sude-Krizler Arası Sıkışmak

Yoksulluk pandemi vs. Karşılaştırılınca çevre konusu daha büyük kriz midir?  Bu tür karşılaştırmalar karmaşıktır çünkü yoksulluk Pandemi vesaire çevre krizi gibi SORUNLAR birbiriyle iç içe geçmiştir gerçekten en büyük kriz hangisi yoksulluk mu kronik hastalıklar mı yoksa insanların hayatta kalmaya çalıştığı göç ve mülteci krizi hangisi insanı daha çok yoruyor ve yıpratıyor. Yoksulluk dediğim şey sadece parasızlık değil bir eksiklik hali eğitimde sağlıkta düşüncelerimizde bazen karnı açken düşünemiyor bile insan hayal bile kuramıyor daha sonra kronik hastalıklar sessiz inatçı her sabah aynı acıyla uyandıran yükler hastalık zengin fakir ayırt etmiyor herkesi vuruyor fakat yoksulun tedaviye harcayacak parası yok o yüzden onu daha çok sarsıyor insan bedenini azar azar yok etmeye başlıyor. Ve göç, kim durup dururken kendini başka ülkeye taşımak ister ki ben söyleyeyim kimse. Göç sadece yer değiştirmekte değil yer bulamamaktır asla sonlu bir şey değil her gittiğin yerde mülteci olacaksın...

Uğur-Vicdan

Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bunu cinayet olarak sayıp saymamak için yorumlamam gerekirse;     Bence bu olay tam olarak “cinayet sayılır mı?” sorusuna göre çok tartışmalı, her yoruma açık bir durum ama ben kendi düşüncemi açıkçası söyleyeyim. Ahmet, Mehmet’in kör olduğunu biliyor ve uçuruma doğru yürüdüğünü de fark ediyor. Yani aslında onun öleceğini veya başına bir şey geleceğini önceden tahmin edebiliyor ama Ahmet buna rağmen, sadece ondan hoşlanmadığı için bir şey yapmıyor. Bana göre bu, dolaylı yoldan eline silah alıp öldürmek kadar olmasa da etiklik ve ahlaki olarak kesinlikle cinayet sayılır. Çünkü birini öldürmek sadece ruhunu almak vb. olarak değil, yardım edebilecekken, elinden bir iş gelebilecekken yardım etmemek de olabilir. Bir insan, başka birinin ya da arkadaşının öleceğini bildiği halde sessiz kalıyorsa, o kişi tamamen masum olamaz. Tamam, belki ma...

Beril -Vicdanın kenarındaki uçurum

Bir insan düşünün. Adı Ahmet olsun. kör olduğunu bildiği Mehmet'in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. sizce bu cinayet sayılır mı? Bence sayılmalı. gelin bunu farklı açılardan yorumlayalım. İnsanı diğer canlılardan ayıran şey vicdanlı ve akıllı bir varlık olmasıdır. bu durum yaşanırken Ahmet vicdanını susturmuş, aklından geçen ve belki de işine gelen bir durum olan sessiz kalmayı tercih etmiş. durdurma imkanı varken ve bunu yaptıktan sonra gurur duyulası bir hamle olmasına rağmen Ahmet iyi niyetten uzak bir duruş sergilemiş. Peki bu durumun cinayet sayılması için mağdurun bundan haberdar olması mı gereklidir? ya da Ahmet'in fiziksel bir zararda bulunması mı lazımdır? Duruma seyirci kalmak da o cinayetin bir parçasıdır. ahlaki açıdan yorumlarsak Mehmet'in nasıl birisi olduğu fark etmeksizin Ahmet'in ona yardım eli uzatması ve ölümüne göz yummamış olması gerekirdi. hukuki açıdan kendimce yorumlarsam Yaptığ...

Azra-Bilinç İkilemi

Akıl veya bilinç insan türü için bir yara mı yoksa nimet mi olduğu aslında kişinin aklını nasıl kullandığına göre değişmektedir. Çünkü insan aklını kullanırsa bir yerden sonra her şeyi fark edebilir. Her şeyi fark etmek ise bir yerden sonra insan için yaralayıcı olur çevresindeki insanları ve niyetlerini anlayabilir örneğin dünyanın ne kadar kasvetli ve çıkarcı bir yer olduğunu fark edebilir. Dünyadaki bin bir farklı adaletsizliği görebilir insan vicdanlı bir varlık olduğundan bunları fark etmek onu yaralayabilir. Bilincimiz geçmişi unutmaz, hatıraları saklar bunları durmadan düşünmek ise yaralanmamıza sebep olabilir. Ayrıca aklımız durmadan, durmadan sorgular mutlu muyum? Başarılı mıyım? Doğru mu yaşıyorum? Kendimi yeterince geliştirebiliyor muyum? İşte bütün bunları düşünmek insanı delirtebilir. Ancak insan aklının nasıl bir nimet olduğu da aşikardır çünkü aklımız sayesinde birçok yerde ilerleyebiliriz hastalıklara çare bulabilir, teknolojik alanda ilerleyebiliriz bu sayede birçok iş...